14 Temmuz 2010 Çarşamba

Ölüm

Telaffuz etmekten en çok çekindiğimdi bu, ve korkulan en çok da başa gelendir. İlk kez oldu.

Yazmak beni rahatlatır diyordum ama yanılmışım, yazamıyorum ki rahatlatsın. Bunu da bencilce istediğime, acımı uzaklaştırmak için bencilce istediğime inanamıyorum. Vakit su gibi akıp geçiyor ancak ben düşündükçe siyah bulutların esiri oluyorum, yağmayan fakat uzak diyarlarda daha da yüklenip öfkesini öyle kusacak olanların esiri daha çok.. Belki de yağmura hasret bıraktıranların…

Bu acıyı ilk kez yaşıyorum. Ancak ölümü böyle sessizce karşılayabileceğimi düşünemezdim. İlk duyduğum anda gözyaşıyla birlikte acıyı benliğimde hissettim, sonra öfke duydum ve kontrolümü yitirdim, şimdiyse çok özledim, özlüyorum.

Düşünüyorum da, onu özlemek bencilce yaşadığım bir duygu, onun şu anda rahat olduğuna inandığımız yerden geri dönmesini de istemek(m) demek aynı zamanda. En yakınında bulunsaydım- ki üzüntümün asıl kaynağını o insanlar oluşturuyor- hissedeceklerimi tahayyül dahi edememek düşüncemin göreceli olduğu yönündeki ilk kanıtım. Acımı bastırıp, o orada mutluysa gerçekten; hislerimi, üzüntüden özleme çevirmek, onu hatırlayınca hıçkırarak ağlamanın aksine gülümsemek, onunla içimi ısıtmak, anılarıyla kendimi okşamak, kalbimi dinlendirmek, onun anısına yapabileceğim en güzel şey diye inanıyorum ben çoğu kişinin aksine.

Bu yüzden yeteri kadar üzülmüyor gibi görünmeyi umursamıyorum. Kimsenin umursayacağını da sanmam. O kişinin geri dönmesini, onun en çok yakınında olanlar, ona muhtaç olanlar ve en çok üzülenler için istiyorum, çünkü onların da üzülmesini asla istemem, dayanamam. Ama kendim için istemeye geldiğimde yapamam bunu, yapmam galiba. Mülkiyetçi duygularımın esiri olup da o insanın bende uyandırdığı güzel duyguları benim tekrar yaşamak istemem onun şu anda mutlu, sahiden mutlu olduğu gerçeği ışığında anlamsız ve önemsiz durmakta bana kalırsa. Esasında, kaybedilen bir insanın sonrasında tekrardan onunla, onun anılarıyla gülümsememek yerine üzüntüyü sonsuza kadar yaşamaya çabalamak, hem sevdiklerimize, hem de kendimize ihanet olur ancak.

Mutlu olduğuna dair inancım tam, öyle olmasaydı ifade edemezdim hislerimi. Böyle düşünemeyeceğimi de bilirdim.

Son olarak Yahya Kemal’den gelsin:

Ölmek kaderde var bize ürküntü vermiyor,
Lakin dostlardan ayrılışın ızdırabı zor…